Bayram Salı günü başlıyor ama büyük şehirlerden başlamak üzere bayramın o huzur verici rehaveti kendini hissettirmeye başladı. Bu herkes için iyi bir ara olacak. Ama bayram sonrası kendimizi zorlu bir sürece hazırlayalım. Ekonomiden siyasete kadar bu yaz bize yüzünü gösteren bir çok gelişme bayram sonrası önümüze gelecek. Çünkü bugünlerde hiçbir şey beklendiği gibi gitmiyor ve sürekli erteleniyor. ABD’de Cuma günü başlayan Jackson Hole toplantıları da, küresel ekonomiye bekleneni veremedi. Geçen yıl, aynı toplantıda 600 milyar dolarlık tahvil alım sürecini başlatan Bernanke, bu kez ‘gerektiği zaman’ bu adımı atacağının sinyalini vermekte yetindi. Yani tıpkı Sarkozy-Merkel görüşmesi gibi Jackson Hole’de fiyasko çıktı.
Öte yandan Ortadoğu’da bayram sonrası çok önemli gelişmeler olacak. Libya’da yeni bir dönem ve bir ekonomik paylaşım savaşı başlayacak. Bayram sonrası Libya petrolü ve doğalgazı savaşlarını ve Türkiye’nin artan etkinliğini izleyeceğiz.
Suriye ve İran cephesi ise başka bir kördüğüm olarak karşımızda. Türkiye-İran ve İran-Suriye ilişkileri inanın bize yansıdığı ve basından okuduğumuz, gördüğümüz kadar basit-düz bir çizgi izlemiyor, izlemeyecek. Örneğin şu sıralar bizim medyamızda İran-Türkiye gerginliği öne çıkartılıyor.
Ben bunun bir örnekle bizim basının bize aktardığı kadar sorunlu olmadığını ve olmayacağını anlatayım. Biliyorsunuz İran’a Batı bir çok alanda ciddi bir ambargo uyguluyor. İran bu nedenle bir çok ülkeden petrol ve benzer ürün satışlarından doğan borçlarını bile tahsil edemiyor; çok önemli miktarlarda paralar İran hesaplarına aktarılamıyor. Batı’nın süreci kilitleyen ve İran halkını cezalandırmaktan öte bir işe yaramayan ambargosuna Türkiye, ambargoyu delmek yönünde değil ama süreci ayaklarının üzerine oturtmak doğrultusunda yaklaşıyor. Örneğin Hindistan’ın uzun zamandır biriken ve milyarlarca doları bulan petrol borcunun İran’a aktarılmasının çözümünde Türkiye rol oynadı. Hindistan’ın İran’a ödenemeyen borcu örneğinde de ortaya çıkıyor ki İran’ın, ayakta kalması için, Türkiye’ye çölde su arayan insan kadar ihtiyacı var. Hem İran hem de Suriye, Türkiye’ye tutunmadan ittifak yapamazlar. Ayrıca Türkiye’nin bütün bu bölgenin finansal merkezi olacağını da bu olay anlatıyor. Bundan dolayı bayram sonrası beklediğimizden daha hızlı ve şaşırtıcı gelişmelere tanıklık edeceğimizden şüpheniz olmasın.
Kalıcı barış günleri
Bayramlar barışı ve eşitliği anlatır. Bayramların savaşı ve bir egemenliği anlatması, hatırlatması söz konusu olamaz. Bu anlamda, askerî zaferler, ulusal egemenlik günleri kalıcı bayramlar değildir. Aslında böyle günler gerçek anlamda bayram bile değildir.
Dinî bayramlar insanlık tarihinin kalıcı barış günleridir. Hiçbir ulusal bayram yoktur ki; dökülen kanın arkasından ya da başka ulusların, halkların acılarının içinden çıkmamış olsun. Bunun için ulusal bayramlar, ulus-devletlerin egemenliği ve diktatörlüğü süresince vardır.
Avrupa’da faşizmler döneminde, dinî bayramların yanında, çeşitli uydurmalarla ‘resmî’ ulusal bayramlar icat edilmiştir. Bu bayramlar, dinin, bir ırka, ulusa dayanmayan birleştirici etkisi yerine egemen ulusun etrafında zora dayalı bir bütünleşme oluşturma gayreti ile uydurulmuştur.
Mesela; 30 Ocak 1933’ten itibaren Almanlar, bütün Nazi dönemi boyunca bu tarihi ‘iktidar günü’ olarak kutlamışlardır. Yine 16 Mart, Hitler iktidarının uydurduğu, ‘ulusal’ kahramanlık günü bayramıdır. 20 Nisan Hitler’in doğum günüydü ve tabii ulusal bayramdı. Bütün faşizmlerin ortak özelliği, devlete dayalı bir laikliği, sekülarizmi öne çıkarmaları ve bunu, bütün sınıfsal yapıları atlayarak temel bir bütünleşme -modernleşme- paradigması olarak vazetmeleridir. Bu korporatist ve devletin silahlı gücüne dayanan zorunlu birlik anlayışı, ekonomik düzlemde sınıfsal alanı yok sayarken, kültürel ve sosyolojik olarak da dinî ve etnik farkları yok sayar ötekileştirir; hatta bir noktadan sonra, farklı dinde olanları, hâkim ulustan olmayanları ortadan kaldırır. Ulusların egemenliğini tarihi ve ulus-devletlerin tarihi, hâkim ulusun dininden ve etnik kökeninden gelmeyen ama aynı coğrafya içinde yaşayan ‘başka’ halkların soykırımı, yok edilmesi, tehciri ve sürülmesi tarihidir.
İnsanlık, şimdi bu tarihi, dinî bayramların binlerce yıl öteden gelen barış ve eşitlik ülküsü ile silmelidir.