Ekonomi ve siyaset ilişkisi böyle dönemlerde güçlenir. Şu sıralar dünyanın finans merkezi olmaya aday İstanbul’da olanlar ile Hakkâri’de olanlar arasında amaçlananlar itibarıyla önemli bağlantılar olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, Suriye’den başlamak üzere, Arap Baharı’nın etkin diplomatik ve siyasi gücü olmaya devam ediyor. Şu sıra Ortadoğu’da diken üstünde üç ülke var. Suriye, İran ve İsrail hem kendi iç muhalefetlerine hem de Türkiye cephesine odaklanmak zorundalar. Esir takası süreci, hiç şüphesiz İsrail’in gerileyeceği Türkiye’nin de etkinliğinin artacağı yeni bir süreçtir.
Libya meselesinin ilk perdesi kapanmıştı ama bu dün Kaddafi’nin öldürülmesiyle kesinleşti. Ayrıca dün başlayan K. Irak’a yönelik harekâtın, süre olarak, ucunun açık olacağını şimdiden söyleyebiliriz. K. Irak süreci, Musul bölgesinin ve enerji kaynaklarının denetiminin hangi ‘sınırlarla’ olacağı belli olmadan sonlanmış olmayacak.
Tam bu noktada Türkiye’nin Kürt sorunu da, artık hem K. Irak hem de Ortadoğu sürecinin taşları dizilmeden yoluna girmeyecek. Ne yazık ki Türkiye, bu tarihi sorununu, kendi iç dinamikleriyle çözme şansını yitirdi.
Libya’daki süreçle birlikte ele alındığında, yeni bir enerji paylaşımı sürecinin arifesinde olduğumuzu da söyleyebiliriz. Bundan bir süre önce Putin, eski Sovyet Cumhuriyetlerini içine alacak bir ekonomik ve siyasi birlikten bahsetti. Krizin darmadağın yaptığı AB pusulasını şaşırmışken Rusya’nın, entegrasyon çabası kayda değer. Tam buruda hem küresel düzeyde hem de bölgesel düzeyde, (yani AB’den başlayıp, Ortadoğu’yu K. Afrika’yla birlikte içine alan büyük hinderland) çok boyutlu bir kapışmanın tam ortasındayız.
O halde, bütün bu başımıza gelenleri öyle bayatlamış hamaset nutukları ile geçiştiremeyiz. Düşünün, dünyanın yaklaşık 250 yıllık sermaye birikim rejimi alt-üst oluyor, Avrupa’daki ekonomik ve siyasi rejim temelinden sarsılıyor ve bu rejimin birinci dünya savaşı sonrası belirlediği, ikinci savaştan sonra da ABD’nin müdahalesiyle çizilen Ortadoğu haritası darmadağın olmak üzere. Bu tarihi süreci gözünüzün önüne getirin, o zamanlar Türkiye ‘de bu haritanın tam ortasında değil miydi; yani bizim şimdiki sınırlarımızı da bu süreç belirlemedi mi; işte bu bitiyor.
Amaçları 2. senaryonun gerçekleşmesi
Türkiye’nin doğusundaki küçük çaplı savaşın tavan yaptığı bu günlerde ekonomide de paralel gelişmeler oluyor. Ortadoğu’nun nasıl Suriye ve İsrail’i varsa militarizme dayalı ekonominin de ‘hırsız baronları’ var. 20. yüzyılın başında finans-kapitalin belkemiğini oluşturan Rockefeller gibi büyük sermaye güçlerinin hikâyelerini özetleyen bir deyim var: ‘Hırsız Baronlar’ (Robber Barons) İşte bu hırsız baronlar, iki yüzyılı aşan hâkimiyetlerinin, ABD’nin ve onu takip eden egemen ulus-devletlerin egemenliklerinin bitmesiyle biteceğini biliyorlar. Bunun için de Türkiye gibi, ‘azgeliş-mişlerin’ giderek artan belirleyici rolü çok canlarını sıkıyor. Kökü ta 19. yüzyıla dayanan ve ABD’nin emperyalist bir güç olmasında hayli belirleyici olan bir kuruma dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, asırlık bir hırsız baron.
Şimdi bu hırsız baron, Türkiye’de militarist Alman devletinin kanlı kollarında büyüttüğü bir başka ‘hırsız baronla’birlikte, Merkez Bankası’nın düşük faize dayanan ve istihdam dostu olan para politikasına karşı, tıpkı İsrail ve Suriye’nin yaptığını yapıyor. Dün Fevzi Öztürk, Yeni Şafak’ta şöyle yazdı: “Piyasalarda günlük işlemleri takip edenler yabancı bir kurumun dolarda yükseliş hareketine öncülük ettiğinin farkında olsalar gerek…” Bu iki kurum, ihalelerde en yüksek teklifi verip çıtayı yükseltiyor ama spot piyasalarda bu fiyattan alım yapmıyorlar. Merkez Bankası’nın kararlılığı çok canlarını sıkıyor.
Yapılmak istenen şudur: Türkiye, ekonomide eskiye dönsün; yani yüksek faizle beslenen, yağmacı-devletçi sisteme dönerek, kavruk bir ülke olarak iç ve dış sömürüye açık olsun.
Bu, tablodaki 2. senaryomuza tekabül ediyor. Bu senaryonun siyasi sonuçlarına bakın; bu sonuçlar, Türkiye’nin kafasına inecek bir ‘balyoz’dur. Kesinlikle, yüksek faize dayalı yağma ekonomisine dönme isteği ile yeni Anayasa sürecini engellemek, aynı güçlerin senaryosunun iki ayrı parçasıdır. Neoconların ve onların hırsız baronlarının, Ortadoğu’daki Baascıların ve yine onların Türkiye’deki maşalarının bütün amaçları, tabloda gördüğünüz 1. senaryonun ve bunun sonuçlarının gerçekleşmemesidir.